12 Nisan 2008 Cumartesi

"Türbanı Savunan Kadın Çirkindir"

Bekir Coşkun'dan "göbeğini kaşıyan adam"dan sonra yeni hakaretler…


Bütün kadınlar solcudur ve güzeldir...
SORDUKLARI şu:
"Sağcı kadınlar mı güzel, solcu kadınlar mı?"
Oysa bütün kadınlar güzeldir.
Çirkin kadınları, ben sadece kimi zaman gazetelerde, televizyonlarda hemcinslerine kazık atarken görürüm.
"Akademisyen" ya da "aydın" unvanları vardır. Kuaförden çıkmış saçları eskimo çadırını andırır.
Başları açıktır ama türbanı-tesettürü savunurlar. Dincilerin kadın hakkı diye bir şey tanımadıklarını bile bile.
Belli ki amaçları; iktidarın vitrine koyduğu kadınlardan birisi olmak, bir makam, bir koltuk, bir avanta, bir çıkar...
Kendi hemcinslerine vefasızlık da vardır yüzlerinde, anaçlığın hiçbir zerresinde olmayan çocuklara ihanet de...
O kadınlardır çirkin olan.
*
Öbür kadınların tümü güzeldir.
Ve bence bütün kadınlar solcudur.
Eğer solculuk; insan egosunu aşıp, her şartta çıkar ve kazanç duygusunu bir kenara atıp eşit paylaşımsa, bu kadının da tarifidir.
Kendisini çocukları arasında paramparça edip yüreğini onlara dağıtma güdüsünde olan kadın, tanımadığı uzaktaki çocuklar için de ağlamaya başladığında...
Hangi evrensel sermaye onun susturabilir?..
Yüreğinde şefkat, merhamet, anaçlık ve güçsüzlere kanat germe duygusu varken...
Hangi kadın yoksulları sömürmeye "evet" diyebilir.
O "sağcı" ya da "solcu" olduğuna dahi karar vermez, yormaz bile kafasını.
Sadece sömürgeciliğin, petrol kuyularının, silah fabrikalarının, para savaşlarının, kazanç hırsının, çıkarın insanlığa acı verdiğini bilir.
Ve tüm bu acımasızlıklara razı olmaz kadın.
*
"Sağcı" ya da "solcu" deseniz de ben o kadınları tanıdım. Yaşları, kimlikleri, unvanları, milliyetleri, konumları ne olursa olsun, tümünün bir tek ideolojisi vardı:
Anaçlık...
Aslında tümü "solcudur" kadınların.
Hepsini sevdim ben.
Ve hepsi güzeldi.
Bekir Coşkun/Hürriyet

Devamını Oku...

Akyazı'da 62. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu her Cumartesi Akyazı'da gerçekleştirdiği başörtüsü eylemlerine devam ediyor.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

SİVİL, DEMOKRATİK BİR HUKUK DEVLETİ İSTİYORUZ…

Bugün Türkiyede "inanç özgürlüğü " ve " etnik kimlik" ifade özgürlüğü problemleri yaşanmaktadır. Bu sorunların temel kaynağı, devletin temel zihniyetinin sivil olmayışıdır.
Seksen yıllık devlet geleneğimizde askeri vesayet hala devam etmektedir. Sivil bürokrasi bile aynı mantıkla arada sırada demokrasiye ara vermenin gerekliliğine inanabilmektedir. Burada temel sorun devlet bürokrasisinin halka dayanmak istememesidir.
Bugünlerde hala parti kapatmayı konuşuyoruz. DTP ve AKP . Türkiye nin batı tarafı zaten DTP yi kapatmış durumda. Akp ile uğraşıyoruz. Partiler tüzel kişiliklerdir. Suç işlediği sabit insanlar olmadan, partiler odak olmakla suçlanamaz. Mevcut durumda bu iki partide suç işlediği sabit insanlar bulunmamaktadır.

Güneydoğu seçmenini düşünecek olursak, bölgede akp ve dtp ye oy verenler toplam oyların %90 ını oluşturmaktadır. İki partiye birden kapatma davası açmak demek "- sizin bu sistemde kendinizi ifade etme hürriyetiniz yok, kendinize başka bir adres arayın" demektir. Bu adresi de tahmin etmek zor değildir. Bölge insanı kendini köşeye sıkışmış, itilmiş haksızlığa uğramış hissetmektedir. Sığınacak bir yer aramaktadır.

Huzur içerisinde yaşamanın yolu, her vatandaşımızın kendini ifade etmesine imkan vermekten geçer. İnanç ve etnik kimlik ya da geniş olarak teröre bulaşmayan ifade özgürlüğü bizim bütünlüğümüzün sigortasıdır.

21. yüzyılın başları itibarı ile artık ABD ile komşuyuz. Artık kendi değerlerimizle çatışacak lüksümüz yoktur. Yarın İsrail ile komşu olmak ya da ABD'nin bir eyaleti olmak istemiyorsak kendi insanımıza dayanma ve onlara güvenme zamanı gelmiştir.
Mazlumder Sakarya Şubesi olarak, kurtuluşumuzun özgür insanlardan geçtiğine inanmaktayız. Birbirimizin özgürlüğünü kısıtlamaktan vazgeçmemiz gerekmektedir. Aksi takdirde kıtalar ötesinden gelen güçler hepimizin özgürlüğünü kısıtlayabilir.

Buradan Türkiye' deki asker, sivil, bürokrat, gazeteci, sade vatandaş... herkese sesleniyoruz. Artık darbe istemiyoruz... Muhtıra istemiyoruz... Darbe çığırtkanlarını istemiyoruz... Demokrasiyi sözde değil özde istiyoruz. Sivil bir devlet, sivil bir anayasa... Hukukun üstünlüğü... İnsan haklarına duyarlı bir devlet istiyoruz.

Gelecek hafta cumartesi saat 12.30 da buluşmak üzere Allaha emanet olun.

Akyazı Bşörtüsüne Özgürlük Platformu

Devamını Oku...

Kocaeli'de 156. Başörtüsü Eylemi

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu bugün düzenlediği 156. başörtüsü eyleminde 3. yıl dolayısıyla haftaya bir yürüyüş tertipleyeceğini duyurdu.
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu İzmit Sabri Yalım Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde 156. haftasına giren "başörtüsüne özgürlük" eylemini gerçekleştirdi.
Basın açıklamasının metni:
BU HALK MİLLİ ŞEF DÖNEMİNİN HALKI DEĞİLDİR
Özgürlük mücadelesinde tarihe adını yazdıran kardeşlerimiz!
Başörtüsü yasağının yarım çözümüne dahi tahammül edemeyen dayatmacı zihniyetler, onların yardakçıları bu halka hesap verecektir. Haftalardır, aylardır, yıllardır bu meydanda bir gerçekliğin, bir hak gaspının varlığını unutturmadık. Herkes için adalet beklentimizi, inancımızı özgürce yaşayabileceğimiz bir ülke beklentimizi her fırsatta dilendirdik. Yasağın devamı ile kirli işlerini kapatmak isteyenleri, inancımızı istismar edenleri, bize rağmen bizim üzerimizden pazarlık edenleri, dinimize hakareti adet edenleri deşifre ettik.
Başörtüsüne özgürlüğün halkı ayrı düşüreceği safsatasını uyduranlar, bu halktan ne kadar uzak olduğunu sadece sokaklara bakarak anlayabilirler. Açık-kapalı bölemedikleri halkı sen açık sen kapalısın diyerek ayrıştıran toplum elekleri kafalarını kumdan çıkarmamak da ısrarcı görünüyor. Başörtüsünü şu simge, bu simge diye itham etmeye çalışıp, yetmeyince Kuran da yeri olmadığını iddia edecek kadar hadsizleşenler, ardından şu alanda böyle başını örtmen gerekir diye kendinde söz hakkını görenler küstahlıklarını sürdürmektedirler.
Hakiki anlamda adil bir hayat için başörtüsünü yaşamın her alanında özgür oluncaya dek mücadelemiz devam edecektir. Meselemiz adalet meselesidir. Meselemiz Türkiye'nin Demokrasi zevalı bir ülke olması, hukukunun kişi ve mercilere göre değişmemesi meselesidir. Bugün AKP'nin kapatılmasının karşısında durmamız Türkiye de uygulana gelen antidemokratik uygulamaların karşısında durmamızdandır. Ülkeyi çetelerin, darbecilerin, hukuksuz uygulamaların kucağına itmeye çalışanlar, şunu bilmeliler ki bu planları tutmayacak.
Türkiye'yi isteseler de 1950 lerin öncesine götüremeyecekler. Çünkü bu halk artık milli şef döneminin halkı değildir. Artık halkın inançları ile barışmanın zamanı gelmedi mi? Seçim otobüslerinde başörtülü resimler kullanarak, meydanlarda bir iki Allah kelimesi kullanmakla, halkın inançlarına saygı gösteriyormuş gibi roller takınmanız, bu halka samimi gelmiyor. Halk yalanlarınıza ve riyakarlıklarınıza alıştı. Artık bu halkın inançlarına gerçekten saygı gösterin. Daha düne kadar bu halkın ezanıyla uğraşıyordunuz, bugün başörtüsüyle uğraşıyorsunuz, yarın uğraşacak başka bir kutsal bulursunuz. Sizde bu azim oldukça. Ama unutmayın ki artık bu halkın camilerini ahıra çeviremeyeceksiniz, ezanına dokunamayacaksınız, o dönemlere dönmek için can atsanız da bu halk bir 50 yıl öncesine dönmeyecek.İsteseniz de, istemesiniz de bu başörtü zulmünü de çok sürdüremeyeceksiniz.Bu zulüm bitecek.Ve bu zulüm bitene kadar da biz bu meydanlarda olacağız.
Zulme inat, bu zulüm bitene kadar bu meydanlardayız. Siz istiyorsunuz diye inançlarımızdan vazgeçmeyeceğiz .Başımız Allah'a bağlıdır size değil.
MAZLUMDER Kocaeli Şubesi Adına Halil Demir

Devamını Oku...

Sakarya'da 135. Başörtüsü Eylemi (FOTO)

Sakarya Başörtüsü Platformu adına Özgür-Der Sakarya Şubesi gönüllüsü Kadir BALCIN tarafından okunan basın açıklamasında; çıkar ve statülerini kaybetme korkusuna kapılmış bir avuç militarist azınlığın kaos ortamı oluşturarak durumdan vazife çıkarmaya çalıştıkları vurgulandı. Ülkedeki birçok saldırının arkasında Ergenekon gibi paramiliter yapılanmaların olmasına rağmen, faturanın yasağın kaldırılmasına yönelik düzenlemeye bağlanmaya çalışılması protesto edildi.
Açıklamada, tıkanan sistemde başörtüsünün iktidar mücadelesinin sembolü olarak ortaya çıktığı vurgulanarak, AKP’nin göstermesi gerektiği tavır “İçinde bulunduğumuz süreç, herkese önemli sorumluluklar yüklüyor. Öncelikle AKP; sırtını mutlu azınlığa, yüzünü mustazaf çoğunluğa dönmeli; ülkeyi yıllardır halkı baskı altında tutan militer zihniyetten arındırmak için daha fazla çaba göstermelidir… AKP; ülkeye egemen olan militer, totaliter ve zorba gelenek ile bir an önce hesaplaşmalıdır. Mahkeme sürecinde illa ki yer alacaksa, bunu davanın hukuki değil siyasi zeminde açıldığını göz ardı etmeden yapmalıdır. Kesinlikle “özde laik, özde Kemalist biziz; siz bizi yanlış anladınız” şeklinde tevilci bir anlayışa sığınmamalıdır. Aksine, davadan hareketle; yıllardır halka yapılan haksızlıkları gündeme getirmelidir. Hesap vermek yerine hesap sormalıdır.” cümleleriyle ifade edildi.
“Başörtüsü İslam’ın Emri; Müslüman Kadının Kimliğidir”, “Zulme Karşı Direniş; Herkes İçin Adalet” ve “Tevhid Adalet Özgürlük” yazılı pankartlar taşıyan platform mensupları, eylemde “Darbeciler Halka Hesap Verecek” ve “Yaşasın Küresel İntifada” sloganlarını attılar. Eylemde “Yasak Sürüyor; (D)uyuyor musunuz?”, “Yasağa Son, Başörtüsüne Özgürlük” ve “Cunta Yönetimine Son; Başörtüsüne Özgürlük” yazılı dövizler de taşındı.
Sakarya Başörtüsü Platformu, 135’inci Basın Açıklaması Tam Metni:
Başörtüsü Yasakçılarıyla Uzlaşılmaz; Hesaplaşılır!
Yargı eliyle gerçekleştirilen bir darbenin ardından ortaya çıkan fiili durum; nasıl bir ülkede yaşadığımız gerçeğini gözler önüne seriyor. Refah içinde şımarmış bir avuç azınlık; halka karşı her türlü tehdit, baskı, şantaj ve provokasyon silahına başvurabiliyor. Çıkar düzenlerini kaybetmek istemeyenler; yıllardır bildikleri yöntemleri uygulamaktan vazgeçmiyor. Şiddet, kargaşa ve muhtemel bir kaos ortamı hazırlayarak, durumdan vazife çıkarabileceklerini umuyorlar. Ve hiç utanmadan; bu olayların sebebi olarak başörtüsünü göstermeye çalışıyorlar.
Üniversite olaylarının, başörtüsü yasağının kaldırılmasına yönelik düzenlemeye bağlama niyetinin farkındayız. Benzer çaba Danıştay saldırısı sırasında da sergilenmişti. Üstelik saldırının failinin Ergenekon paramiliter yapılanmasından olduğu ortaya çıktığı halde, fatura hâlâ başörtüsüne kesilebilmektedir! Ama hatırlatmak isteriz ki; Ergenekon’un bağlantısının nerelere uzandığının, Ayışığı ve Sarıkız gibi darbe planlarının ve sivil toplum örgütü maskesi altında toplumu militarize etme çabalarının da farkındayız!
Görülüyor ki; mızrak artık çuvala sığmıyor. Darbeci politikalar, fişlemeler ve andıçlamalar daha fazla saklanamıyor. Eşi başörtülü bir adayın Köşke çıkmasını engellemek için muhtıra verenlerin, Anayasa Mahkemesi’nden bir üyeyi tehdit ettikleri gerçeği örtbas edilemiyor. AKP’ye karşı açılan kapatma davasının asıl gerekçesinin başörtüsü düzenlemesi olduğu gerçeği inkar edilemiyor! Başörtüsünün sistemin tıkandığı noktayı işaret ettiği, bu sebeple bir iktidar mücadelesinin sembolü olduğu daha iyi anlaşılıyor.
İçinde bulunduğumuz süreç, herkese önemli sorumluluklar yüklüyor. Öncelikle AKP; sırtını mutlu azınlığa, yüzünü mustazaf çoğunluğa dönmeli; ülkeyi yıllardır halkı baskı altında tutan militer zihniyetten arındırmak için daha fazla çaba göstermelidir.
Şayet Kenan Evren ekranlara çıkıp darbeyi savunabiliyorsa, başörtülü hanımlara dil uzatabiliyorsa, başörtüsü zulmüne arka çıkabiliyorsa; bu durum, Evren’in cesaretinden değil; ondan hesap sorma cesareti gösteremeyenlerden kaynaklanmaktadır.
Şayet İstanbul Barosu, bildiri yayınlayarak başörtüsü düşmanlığına peruk avcılığını da ekleyebiliyorsa, sözde bir takım ‘çağdaş’ kadınlar öğrencilere başlarını açmaları için burs verdiklerini pervasızca söyleyebiliyorsa; bunları darbecilerden aldıkları cesaretle yaptıkları unutulmamalıdır.
O halde AKP; ülkeye egemen olan militer, totaliter ve zorba gelenek ile bir an önce hesaplaşmalıdır. Mahkeme sürecinde illa ki yer alacaksa, bunu davanın hukuki değil siyasi zeminde açıldığını göz ardı etmeden yapmalıdır. Kesinlikle “özde laik, özde Kemalist biziz; siz bizi yanlış anladınız” şeklinde tevilci bir anlayışa sığınmamalıdır. Aksine, davadan hareketle; yıllardır halka yapılan haksızlıkları gündeme getirmelidir. Hesap vermek yerine hesap sormalıdır. Bu sefer de, daha önce yaptığı gibi temel sorunlara dokunmamayı ve fincancı katırlarını ürkütmemeyi gözeten bir yaklaşım sergilerse, vesayet geleneğini tasfiye etmek yerine onunla uzlaşırsa, hak ve özgürlükler konusunda tutarlı ve bütüncül değişikliklere gitmezse, hiçbir özür yapacakları tarihi hatayı affettiremeyecektir!
Bu süreçte, halka düşen sorumluluk ise; kendi sorunlarının çözümü için daha çok sorumluluk ve inisiyatif almasıdır. Adil ve özgür bir gelecek için; kimliği ve ilkeleri belirsiz temsilcilerin nerede, ne yapacağını kestirmeye çalışmak yerine; sürece bizatihi müdahil olmasıdır!
Sakarya Başörtüsü Platformu olarak belirtmek istiyoruz ki; başörtüsü sorununun çözümü noktasında hiçbir uzlaşıyı ya da geri adımı kesinlikle kabul etmiyoruz; etmeyeceğiz! Hiç kimse haksızlığa sessiz kalmamızı ve zulme rıza göstermemizi beklemesin. Allah’ın ayetlerini yasaklayanlara karşı yürüttüğümüz tevhid mücadelesi bizimle başlamadı; bizimle de bitmeyecektir. Yolumuz Resullerin yoludur! Adalet ve kurtuluşa bu yolda atacağımız güçlü adımlarla kavuşabiliriz. Kudüs’ün özgürlüğü için her türlü zulme direnen Filistinli kardeşlerimize desteğimizi, başörtüsünü özgürleştirmek için çabalayarak gösterebiliriz. O halde kenarda beklemek, tereddüt etmek olmaz! Herkesi mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz. Yaşasın Başörtüsü direnişimiz! Yaşasın Küresel İntifada!





Sakarya Başörtüsü Platformu Adına Özgür-Der Sakarya Şubesi




Devamını Oku...

Ankara'da 115. Başörtüsü Eylemi

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu İnanca Sayı ve Başörtüsüne Özgürlük İçin tertiplediği eylemlerin 115. Haftasını Sıhhiye Abdi İpekçi Parkında gerçekleştirdi.

Eylemde Başörtüsü yasağı ve çetecilerin oluşturmaya çalıştığı psikolojik baskı üzerinde durularak, özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması istenildi. Açıklamayı Platform Adına MAZLUMDER Yönetim Kurulu Üyesi Ali Dalaz Yaptı: Basın Açıklaması:
YASAK BAHANE ÇETECİLİK ŞAHANE Başörtüsü üzerinden koparılmaya çalışılan tartışmalar ne yazık ki, inancı gereği başörtüsü takan kadınlarımızı rahatsız etmektedir. Başörtüsü sorunu Türkiye’nin kronikleşmiş insan hakları sorunlarından biri olmaktan hala kendini kurtaramadı. Görünen o ki, bu sorun üzerinde ve yasağın devamı için bazı çevreler var güçleriyle çalışmaktadırlar. 28 Şubat sürecinde irtica- mürteci kavramları ile halkın değerlerine saldıran oligarşik ve baskıcı çevreler, bugünlerde bu yaygaraları niçin koparttıklarını kendileri itiraf etmektedirler. Bu baskı ve psikolojik harbin arkasında; banka boşaltmalar, rant ve koltuk sevdasının olduğunu gördük. Bugünler de yine aynı sahneler ile karşı karşıya kalıyoruz. 28 Şubat sürecinde Merve Kavakçı’nın başörtülü olarak Meclise girmesi parti kapatma gerekçesi olabilirken, bugünde üniversitelerde başörtülü olarak okuyabilmenin önünün açılaması parti kapatma iddianamesine gerekçe olabiliyor. Yasaklar ve psikolojik baskı devam ederken, çeteler de ülke genelinde kaos ve provokasyonlara sebep olacak girişimlerde bulunmaktadırlar. Akdeniz Üniversitesi’nde yaşanan olaylar bunun en bariz örneğidir. Ergenekon örgütünün basında yayınlanan tüzüğünde yer alan üniversitelerde kaos çıkarma iddiası ve yaşanan olaylar bunu doğrular niteliktedir. Tek bir başörtülü öğrencinin üniversite kampusünden içeri girmemesi için oldukça mahir bir kontrol sistemi geliştirmiş olan ÜAK Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın, eli silahlı kişileri nasıl oluyor da üniversite içerisine aldırabiliyor merak konusu. Hadi aldınız elini kolunu sallayarak nasıl geri çıkabiliyor. Bilimle ve medeniyete hizmet etmekle uğraşması gereken üniversitelerin yasakçılıkta yarıştıklarını gözlemliyoruz. Yine 11 Nisan 2008’de Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88. yıldönümü kutlamalarında yaşanan olay bizi son derece üzmüştür. Töreni izleyen başörtülü yaşlı bir nine, askerler tarafından tören alanından uzaklaştırıldı. Bu tahammülsüzlük niye acaba? Bu manzara akla, kamusal alana ilişkin tartışmaları ve beraberinde de kamusal alana biçilen sınırların nerelere kadar uzandığı sorusunu getirdi. Bütün bu saydığımız olaylar bize gösteriyor ki bu ülkede halkın değerlerine karşı sistematik ve bilinçli bir yok sayma, ötekileştirme görülmektedir. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak her türlü baskı ve zulme karşı duracağımızı ve mazlumun yanında yer alacağımızı ifade ediyor, yasak ortadan kalkıncaya kadar mücadelemizin devam edeceğini belirtiyoruz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına MAZLUMDER Yönetim Kurulu Üyesi ALİ DALAZ

Devamını Oku...

10 Nisan 2008 Perşembe

Almanya'da Başörtüsü Yasağı Kabul Edildi

Kuzey Ren Vestfalya başörtüsü yasağını onayladı.

Almanya'nın Düsseldorf kentinde bulunan Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti İş Mahkemesi, eyaletteki okullar için çıkarılan başörtü yasağını onayladı.

Mahkeme, başörtüsü yerine derslere bereyle girmek isteyen ve bu konuda daha önce mahkemede açtığı ilk davayı kaybeden bir kadın öğretmenin temyiz davasını reddederek, öğretmenin bereyi başörtü yerine kullandığına karar verdi.

Kararda, çocukların etkilenmemesi için öğretmenin bere de taşımaması gerektiği, başörtü yasağının dini özgürlüğün ihlali anlamına gelmediği iddia edildi.

Devamını Oku...

9 Nisan 2008 Çarşamba

"Türbanlısın Masa Tenisi Oynayamazsın"

Bolu Kredi Yurtlar Kurumu’nca düzenlenen masa tenisi turnuvasına katılan başörtülü üniversite öğrencisi Necibe Bozkurt’un müsabakaya katılmasına izin verilmedi. Bolu Kredi Yurtlar Kurumu’nca düzenlenen masa tenisi turnuvasına katılan başörtülü üniversite öğrencisi Necibe Bozkurt’un müsabakaya katılmasına izin verilmedi

Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu, Bolu 17 Temmuz Spor Salonu’nda 16 üniversitenin katılımıyla Bölgeler Arası 13’üncü Masa Tenisi Turnuvası düzenledi. Turnuvaya 15 bayan 17 erkek masa tenisi takımı olmak üzere 128 sporcu katıldı. Dün, turnuvanın ilk gününde başörtülü sporcu krizi yaşandı.

Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fizik Bölümü öğrencisi Necibe Bozkurt, takım arkadaşlarıyla birlikte salona indi. Hakem ve takım arkadaşlarıyla beraber seramoniye çıkan Necibe Bozkurt’a başhakemlerin bulunduğu masadan itiraz geldi.

Hakem komitesi, Necibe Bozkurt’un kamusal alanda "türban" takamayacağına ve turnuva kurallarına aykırı hareket ettiğine karar verdi. Hakem komitesinin yanına giden Necibe Bozkurt’un, müsabakalara katılmak istediğini söylemesine rağmen adı takım listesinden çıkartıldı. Hakem komitesi tarafından tribüne gönderilen üniversiteli kız, ağlayarak tribünden arkadaşlarını izledi. Necibe Bozkurt’un lisansı da iptal edildi. Diyarbakır’dan 5 kişilik takımla gelen kız öğrenciler turnuvaya 4 kişiyle devam etti.

Devamını Oku...